Friday, May 26, 2006

Morton Abramowitz AKP-Amerika ilişkisini yazdı - Zaman

Zaman

ABD eski büyükelçisi AKP-Amerika ilişkisini yazdı

http://www.zaman.com.tr/?bl=yorumlar&trh=20060525&hn=287741

Son üç yıldır, Amerikalı ve Türk yetkililerle uzmanlar Türk-Amerikan ilişkilerinde ardı arkası kesilmeyen yüksek nabız atışları ve harareti izleme gibi bir durum yaşadılar. Bunların büyük çoğunluğu hastanın sağlığı konusunda endişelendiler.

Endişelenmeliler de. Her iki ülkenin de birbirine yakın bir tarihi var ve güçlü ilişkileri sürdürmekte önemli çıkarları bulunmaktadır ve bu hususlar ilişkiler için mükemmel bir dayanak sağlıyor. Yine de, Türk-Amerikan ilişkileri son on yıldır sorunlu bir şekilde gelişti. Bunda en büyük pay, -Türkiye ve Birleşik Devletler de dahil- dünyanın radikal bir biçimde değişmesi ve kolayca başa çıkılamayacak zor belirsizlikleri ve meseleleri yaratmasındadır. Her iki ülke de meçhul sularda fırtınaya tutuldu. Bunlar: Irak ve İran’dır. Türkiye’de Amerika karşıtı duygular bir kez daha yaygınlaşıyor ve AK Parti’nin ezici çoğunluğuna rağmen iç politik durum çalkantılı. Son cinayetler politik yaşamdaki kutuplaşmayı ve harareti artırdı.

Türk ekonomisi iyi yolda, reformlar önemli!

Türkiye nihai olarak ekonomik bir dinamizm gösteriyor, IMF’ye ve ABD’ye daha az bağımlı ve yabancı yatırım ilk kez böylesine akmaya başladı. İç siyasi desiseler bu sürece nüfuz etmedikçe dinamizm devam etmeli. Politik açıdan, önemli reformlar yapılmaya devam ediliyor. Tüm bunlar Türkiye’nin güvenilirliğini artırıyor. Uluslararası açıdan, Türkiye enerji denkleminde ve dönüşüm geçiren Orta Asya’da önemli bir oyuncu haline dönüştü ve giderek artan şekilde Ortadoğu’yla ilgili meselelerin içine çekiliyor. Rusya ile ilişkileri zorluklarına rağmen hızla gelişiyor. En önemlisi, Türkiye’nin AB’ye üye olma hedefi enerjisini Avrupa ülkelerine doğru yöneltirken, artan ölçüde ABD’den uzaklaştırdı. Bununla birlikte, AB’deki düzensizlik ve Türkiye’nin üyeliği konusunda Avrupa halkındaki isteksizlik, üyelik yolundaki uzun gayretler ve hâlâ ihtiyaç duyulan bazı iç reformların yapılması konusunda Türkiye’de kayda değer bir gözden geçirmeye neden olabilir. Bu arada Amerikan dış politikası 11 Eylül’den sonra değişti, merkezini ve kaynaklarını terörizme karşı ve Ortadoğu’ya odakladı, böylece diğer bölgeler, müttefikleri ve uluslararası kurumlar üzerinde durmayı azalttı. Bunun sonuçlarından biri, Amerika üç yılın ve 300 milyar doların ardından kendini Irak sorunu içinde çırpınırken ve geçen hafta yeni bir hükümetin kurulmasına rağmen güvenlik sorununun aşılamadığı bir zeminde buldu. Aslında Irak, Türk-Amerikan ilişkilerinde büyük bir çatlak oluşturdu ve her iki taraf da bu zararı telafi etmeye çalışırken, Irak sorunu olduğu yerde durmaya devam ediyor. Her iki ülkenin de bir şekilde birleşik bir Irak’ın zuhur etmesinde büyük çıkarları bulunmaktadır, ancak bu, sonucun o doğrultuda olacağı anlamına gelmez. Aslında pek çok Türk gerçekte ABD’nin bu bölgede ve hatta Türkiye’de bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını istediğine inanıyor.

Türk laiklerden ABD’ye AKP baskısı...

Türkiye için Kuzey Irak’taki durum, Cumhuriyet’in doğuşundan beri hayati bir sorun olmayı sürdürüyor-Kürt nüfusunun geleceği. PKK’nın Türkiye’nin güneydoğusunda yeniden atağa geçmesiyle birlikte, Türk yetkililer giderek artan ölçüde halk desteğinden uzak bir savaşın ortasında diğer taleplerle çevrilen ve bu işe girişmek istemeyen Amerikan güçlerinin Kuzey Irak’taki PKK yuvalarını temizlemesi gerektiğine vurgu yapıyor. Amerikalılar PKK’yı yok etse bile, bu, Irak’taki fiili bir Kürt devletinin Türk Kürtleri üzerindeki psikolojik etkileri nedeniyle başka bir şekilde ortaya çıkan Kürt sorununu çözmeyecektir. Irak parçalara ayrılırsa, Türkiye Kuzey Irak’ta askerî yolla müdahil olma konusunda zor bir kararla karşı karşıya kalacaktır. Kısaca, Irak sorunu tatmin edici bir şekilde çözülünceye kadar, Türk-Amerikan ilişkileri ciddi bir riziko potansiyeli barındırmaktadır.

Yenice patlak veren, potansiyel açıdan büyük; ancak nerelere uzanacağı belirsiz bir İran sorunu, Türkiye-ABD ilişkilerini daha da sıkıntıya sokacaktır. Türkiye, İran’ın nükleer silah gücüne sahip olmamasını tercih ediyor. İran’ın elde etmesine izin verilirse, Türkler de Türkiye’nin de sahip olup olamayacağını sormaya başlayacaktır. Türkiye, ilk elde İran’a karşı caydırıcı yaptırım çabalarıyla yüz yüze gelecektir ki; bu da ciddi ekonomik ve iç politik sorunlar oluşturacaktır. Aynı zamanda, ABD’nin devasa sonuçları olacak bir hareketle İran’ın nükleer silah tesislerine saldırması gibi yüksek bir ihtimal bulunuyor ve muhtemelen Türk halkı bu olayı memnuniyetle karşılamayacaktır. İlişkilere yön verilmesini girift hale sokan bir diğer unsur da iki hükümetin birbirine karşı sıcak olmayışı ve birbirlerine karşı muğlak oluşu. Birbirleri ile temasta nispeten yeniler ve Irak savaşından bu yana güven tesis etmek zor olmuştu. AKP hükümeti daha ziyade Müslüman dünyası ile diplomasi hususuyla ilgileniyor ve pek çok Amerikan yetkilisine göre Bush’un Washington’undan ziyade Esad’ın Şam’ına daha yakınlar.

ABD, AKP’yi gözden çıkaramaz; çünkü...

Şubat ayındaki Hamas ziyareti, doğru ya da yanlış, Washington tarafından ters anlaşıldı. Pek çok Amerikalı muhafazakar, AKP hükümetinden dolayı düş kırıklığına uğradı ve Türkiye’nin yanlış bir yola girmesinden korkuyor. Bu arada göze çarpan bazı laik Türkler Washington’a geliyor ve AKP’nin altındaki halının bir şekilde çekilmesi gerektiğini ima ediyorlar. Her iki taraf da güçlü bir ilişki kurmak amacını taşıyor. ABD hâlâ, Batı’ya demirlenmiş güçlü demokratik bir Türkiye’nin hayati öneme sahip olduğuna inanıyor ve Türkiye’nin artan ekonomik sağlamlığının ve yükselen bölgesel nüfuzunun bölgenin istikrarına katkı sağlayabileceğini kabul ediyor. Demokratik, halkın oylarıyla seçilmiş, dinsel yönü olan, ABD’ye dost bir hükümet aynı zamanda İslam dünyasında demokrasinin geliştirilmesi gibi daha geniş küresel çabalarında ABD için çok daha hayati öneme haizdir. Türkiye için hiçbir ülke, içinde olduğu tehlikeli bölgede askerî üstünlüğü, dinamik ekonomisi, teknik ve bilimsel donanımlarıyla ABD’nin stratejik güvenilirliğinin yerini dolduramaz. Ancak siyaset de başını kaldırıyor. Türkiye’de politik sezon açıldı, hükümet birtakım baskılar altında ve ABD ilişkilerinin idaresi hususu iç politik mücadelede bir unsur olabilir.

Peki yapılacak şey nedir? Şu an, hiçbir şey Irak ve İran’daki belirsizliği azaltacağa benzemiyor. Her iki ülke için de yapacakları en iyi şey, görüş-alışveriş trafiğini sıklaştırmak, özellikle İran ve Irak konularında ve politikalarında tutarlı bir çizgi yakalamaya çalışmalılar; Türkiye durumunda özellikle halklarının eğitilmesi mevzuunda. Aynı zamanda gereksiz yıpranmalardan kaçınmak, Orta Asya’dan enerjiye, Rusya’ya ve Afganistan’a kadar ilişkilerimizde olumlu unsurları geliştirmeli ve bunlara vurgu yapmalıyız. Amerikalılar, Irak’taki PKK konusunda daha fazla şey yapabilir, Kıbrıslı Türklere yardım için yeni yollar bulabilir ve iç politik değişime hassas olan bir ekonominin altını kazacak olaylardan kaçınabilir. Türkiye’nin, gerçek bilgi alışverişleri yapılmadan Hamas benzeri diğer çabalardan kaçınması iyi olacaktır. Ancak üst düzey insanların Türk-Amerikan ilişkilerinde deneme yılı olacağa benzeyen süreçten el çekilmemesinden emin olunmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Körfez Savaşı’na sebep olan Irak’ın Kuveyt işgalinde, dönemin Dışişleri Bakanı James Baker, dokuz ay içinde Türkiye’yi tam beş kez ziyaret etmişti.

Amerika’nın Türkiye eski Büyükelçisi Morton Abramowitz Zaman için yazdı



Turkish American Relations in a Sea of Troubles
by
Morton Abramowitz

For the past three years or so American and Turkish officials and cognoscenti have kept an incessant watch on the pulse and temperature of the Turkish-American relationship After all many are worried about the health of the patient. They should be.

Both countries have had a close history and retain important stakes in strong ties and that provides an excellent underpinning for relations. Nevertheless Turkish-American relations have been troubled for much of this decade. And that is fundamentally because the world including Turkey and the United States has changed radically, creating new issues and difficult uncertainties which cannot be easily managed. Both countries have entered turbulent, uncharted waters. Read: Iraq and down the pike Iran. Anti-American sentiment once again pervades Turkey and the domestic political situation is roiling despite the AK Party’s overwhelming majority. Recent murders have heightened the temperature and increased the polarization of political life.

Turkey is finally showing economic dynamism, it is far less dependent on the IMF and the US, and foreign investment has started to flow for the first time. Unless domestic politics get in the way that dynamism should continue. Politically, significant reforms continue to be made. All this is increasing Turkish confidence. Internationally Turkey has become an important player in the energy equation and in an evolving central Asia, and it has been increasingly drawn into Middle East affairs. Its relations with Russia have thrived although not without its complications. Most significant, its focus on joining the EU has directed its energies toward European countries and increasingly away from the US. The disarray in the EU and the public lack of enthusiasm in Europe for Turkish accession, however, may lead to considerable rethinking in Turkey of the long slog to membership and the major internal reforms still needed to be made.

Meanwhile American policy changed course after 9/11, shifting its focus and resources to counter terrorism and the Middle East and diminishing its emphasis on other regions and on its alliances and international institutions. One result is that the US has found itself still floundering in Iraq after three years and 300 billion dollars and rising with no great confidence as to what will be created there despite the establishment last week of a new government. Indeed Iraq produced the big fissure in Turkish-American relations, and while both sides have worked to repair the damage, the Iraq problem is not going away. Both countries have a great interest in seeing some sort of unified Iraq emerge but that does not mean it will happen. In fact Many Turks actually still believe that the US wants an independent Kurdish state to emerge there and even one in Turkey.

For Turkey the situation in northern Iraq raises in spades an existential question that has persisted since the birth of the Republic—the future of its Kurdish population. With the revival of the PKK war in Southeast Turkey Turkish authorities have emphasizes the need for American forces to clean out the PKK safe havens in Northern Iraq, which the Americans, beset by other demands in the midst of an increasingly unpopular war, do not want to take on. Even if the Americans cleaned out the PKK, it would not resolve the Kurdish issue, which is emerging in a new way because of the psychological impact on Turkish Kurds of the de facto Kurdish state in Iraq. If Iraq disintegrates, Turkey will face a difficult decision on military involvement in northern Iraq. In short until the Iraq problem is resolved satisfactorily Turkish-American relations have a serious downside potential.

The burgeoning Iran problem with its potentially great but uncertain spillover will further trouble US-Turkey relations. Turkey prefers Iran not to have a nuclear weapons capability. If it is allowed to obtain one, Turks will ask whether Turkey should pursue one. Turkey may first have to face determined efforts to sanction Iran, which will create serious economic and domestic political problems. There is also the real possibility that the US will attack Iran’s nuclear weapon facilities, a move with monumental consequences and not likely to be welcomed by the Turkish people to say the least.

Also complicating the management of relations is that the two governments are not warm and fuzzy with each other. They are relatively new in dealing with each other and trust has been hard to establish since the Iraq war. The AKP government seems much more interested in diplomacy in the Muslim world and to many American conservatives more at home in Assad’s Damascus than Bush’s Washington. The Hamas visit last February, rightly or wrongly, was ill received in Washington, which got no notice of it and would not have liked it any event. Many conservatives have become disenchanted with the AKP government and fear it is leading Turkey down a wrong path. Meanwhile prominent secular Turks come to Washington and intimate that the US government should somehow pull the rug out from under the AKP.

Both governments are interested in a strong relationship. The US still believes in the essentiality of a strong democratic Turkey anchored in the West and recognizes that Turkey’s increasing economic robustness and growing regional influence can contribute to the stability of the area. The success of a democratic, popularly elected, religiously oriented government friendly to the US also holds much interest for the US in its wider global efforts to promote democracy in the Islamic world. For Turkey no country can replace the US for strategic reliability in its still dangerous region, for its military predominance, and its dynamic economy and technical and scientific capabilities. But politics also rares its head. The political season has started in Turkey, the government is under severe pressures and management of US relations can become a factor in the domestic political struggle..

So what is to be done? Nothing now looks likely to reduce the uncertainty of Iraq and Iran. The best that can be done is for both countries to consult frequently, particularly on Iraq and Iran, and try to keep their policies together, and in the case of Turkey particularly to educate their publics. It is also necessary to avoid needless abrasions and to develop and stress the positive elements in our relations from central Asia and energy to Afghanistan The Americans can do more about the PKK in Iraq, find ways to help the Turkish Cypriots, and avoid incidents that can undermine an economy vulnerable domestic political change. Turkey would do well to avoid other Hamas like efforts without real consultations. But high level people are needed to make sure things not get out of hand in what looks to be a trying year for Turkish-American relations. Secretary of State James Baker visited Turkey five times in the nine months from the Iraq invasion of Kuwait to the immediate aftermath of the Gulf War.

1 Comments:

Blogger Unknown said...

Porus Mistry Yazdi, a banker having tremendous experience in various banking sectors, He is actually trying
to pass on the knowledge through his blog http://www.porusyazdimistry.com/blog . This blog has various
categories of Porus Mistry has more than 20 Years of Experience in Various banks across Locations. Blog of
Porus Mistry has lot of info about the Cash Management , Liquidity Management , Uncategorized ,Wealth
Management.

11:24 AM  

Post a Comment

<< Home